Anasayfa
Kürt sorunu hakkında birçok şey tartışılıyor. Tartışılması şüphesiz önemlidir. Devleti kutsal bilen, devletin asla hata yapmayacağına inanan insanlar bu süreçle ve Ergenekon denilen çetenin pisliklerinin ortaya çıkarılmasıyla birlikte sarsıldılar. Ki Kürt coğrafyasında işlenen binlerce cinayetin sorumluları oldukları için tutuklanmadılar. Hatta bundan söz edilmiyor bile. Sadece darbe yapacakları gerekçesiyle tutuklandılar ve birkaç pislikleri ortaya çıkarıldı. Ama şunu baştan belirteyim süreç ezilenlerden yana işliyor.
Devlet tanrı değildir. Ve devletin hiçbir kutsallığı yoktur. Bir devlet hâkim güçlerin çıkarları doğrultusunda halkları ya da insanları birbirine kırdırıyorsa, zulüm ediyorsa olmasa da olur. Türk devletinin güvenlik güçleri Kürdistan coğrafyasında sadece insan öldürmekle, işkence etmekle ve yasaklarla meşgul oldu. Coğrafyamıza getirdikleri tek şey zulümdür.
Kürt tarafının çözüm noktasında fazla umutlu olmaması gerektiğine inanıyorum. Çözüm bunlarla olmaz. Söylenen ve yapılmak istenen bir tuzaktan başka bir şey değildir. Birçok insanın bana kızacaklarını bildiğim halde bu yazıyı kaleme almak zorundayım. Evet, çok acı çektik, binlerce insanımız öldü ve artık kan akmasın diyen yüz binlerce insanın olduğunu da biliyorum. Ben de tüm kalbimle bu kan dursun diyorum. Diaspora da binlerce insanın çözümü bekledikleri de bilinen bir durum. Ama bana göre çözüm gelişmeyecek. Kanın akması bir süre daha devam edecek.
Çünkü mevcut hükümetin ve onun arkasında duran Fethullah’ın kapasitesi Kürt sorunun çözümüne yetmez. Türk İslam sentezine göre şekillenen bu insanların azılı Türk milliyetçileri olduğunu biliyoruz. Saide Kurdi’nin öğretilerini tahrif ederek Türk İslam sentezi doğrultusunda yeniden biçim veren bu cemaatten iyi şeyler beklemeyi akıllıca bulmuyorum.
Saide Kurdi ölüm döşeğindeyken Fethullah Gülen ziyaretine gitmez. Gitmeyişinin sebebini ise şöyle açıklar: ‘’Benim Türklük gururum, Bediüzzeman hazretlerini görmemi engelledi.’’ Ki Kuran ı kerim bütün halklara eşit davranılması gerektiğini emreder. Der ‘’ Ve birbirinizi tanımanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.’’ (Hucurat 13)Recep Tayip Erdoğan’ın tek milletten söz etmesi İslam’a aykırıdır. Yine Fethullah Gülen’in Saidi Kurdi hakkındaki bu söylemi Türkleri üstün ırk olarak görmenin bir kanıtıdır. Ki İslam’ın tek bir kelimesini bile inkâr eden Müslüman sayılmaz. Sadece İslam’ı kullanıyorlar, hepsi bu.
Yine Hz Muhammed der, ‘’Arap’ın Acem’den bir üstünlüğü yoktur.’’ Ama bu kesim tekçilikten söz ettiği gibi, bir de kalkar Türklüğün yüceliğinden söz eder. Hiçbir halk yüce bir konuma sahip değildir. Onun için tekrar belirtmek istiyorum: AKP bu sorunun çözümünde en büyük engel teşkil edecektir. Ki dini siyasete alet etmek doğru bir tutum da değildir. İnanç insan ile Allah arasındaki bir sorundur. Gerisi dini kirletmekten başka bir işe yaramaz. Yani AKP hatalar üstüne kurulmuş bir partidir.
Ama PKK’nin ve Kürt halkının direnişi karşısında bazı kırıntıları vermek zorunda kalacaklardır. Bu da sırf Kürtleri tuzağa düşürmek için verilecek tavizlerdir. Her zamankinden daha temkinli davranmamız gerektiğine inanıyorum. ‘’Kadın da olsa, çocuk da olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacaktır,’’deyip küçücük çocuklarımızın ölümüne sebep olan bir insanın aniden çark etmesi hayra alamet değildir.
TV deki tartışmalar da sıkıştıkları an Tek millet, Tek Bayrak sloganlarına başvurdukları görülüyor. Aslında AKP çevresinin ana fikri de budur. Tekçilik dayatmak ise faşizmdir. Bazı kırıntılarla gerillanın silah bırakması talebinden bulunacaklar. Gerillanın silah bırakması ise Kürt halkının bitişi demektir.
Bu açıdan, Kürt halkının ya da gerillanın silah bırakacağına inanmıyorum. Bu gibi ayak oyunlarıyla kendilerini mazlum gösterecekler. Sorunun önünde PKK’nin engel teşkil ettiğinin propagandasını yapacaklardır. Küçücük yaşam tarihimizde bile bu insanların her şeyi nasıl çarpıttıklarına tanık olmuşuzdur. Ki bu mazlum edebiyatıyla iktidara gelmişlerdi. Kendilerini çok akıllı sanan AKP kadrolarının göremedikleri bir nokta; köprünün altında çok sular geçti ve Kürtler değişti. Hem yıllarca siyasetle içli dışlı olmuş, siyaset konusunda oldukça uzmanlaşmış bir Kürt gerçekliği var.
Türkiye’ye bağlı Demokratik Özerk Kürdistan’da gerillanın konumu değişecektir. Aslında ulaşılması gereken çözüm de budur.
Çözüm noktasına nasıl ulaşılır? Çözüm Kürt halkının çabalarıyla gerçekleşecektir. Kürt halkı eğer kendisini daha da çok eğitirse ve birlik olurlarsa bu sorun çok çabuk çözülür. Bir de Türk Liberal Demokratların, Muhafazakâr Demokratların, Radikal Demokratların desteğini Kürtler almak zorunda. Unutmayalım ki henüz yolun başındayız. Bu kanın durması için hepimizin sırtına tonlarca ağırlıkta görevler düşmekte.
Devlet tanrı değildir. Ve devletin hiçbir kutsallığı yoktur. Bir devlet hâkim güçlerin çıkarları doğrultusunda halkları ya da insanları birbirine kırdırıyorsa, zulüm ediyorsa olmasa da olur. Türk devletinin güvenlik güçleri Kürdistan coğrafyasında sadece insan öldürmekle, işkence etmekle ve yasaklarla meşgul oldu. Coğrafyamıza getirdikleri tek şey zulümdür.
Kürt tarafının çözüm noktasında fazla umutlu olmaması gerektiğine inanıyorum. Çözüm bunlarla olmaz. Söylenen ve yapılmak istenen bir tuzaktan başka bir şey değildir. Birçok insanın bana kızacaklarını bildiğim halde bu yazıyı kaleme almak zorundayım. Evet, çok acı çektik, binlerce insanımız öldü ve artık kan akmasın diyen yüz binlerce insanın olduğunu da biliyorum. Ben de tüm kalbimle bu kan dursun diyorum. Diaspora da binlerce insanın çözümü bekledikleri de bilinen bir durum. Ama bana göre çözüm gelişmeyecek. Kanın akması bir süre daha devam edecek.
Çünkü mevcut hükümetin ve onun arkasında duran Fethullah’ın kapasitesi Kürt sorunun çözümüne yetmez. Türk İslam sentezine göre şekillenen bu insanların azılı Türk milliyetçileri olduğunu biliyoruz. Saide Kurdi’nin öğretilerini tahrif ederek Türk İslam sentezi doğrultusunda yeniden biçim veren bu cemaatten iyi şeyler beklemeyi akıllıca bulmuyorum.
Saide Kurdi ölüm döşeğindeyken Fethullah Gülen ziyaretine gitmez. Gitmeyişinin sebebini ise şöyle açıklar: ‘’Benim Türklük gururum, Bediüzzeman hazretlerini görmemi engelledi.’’ Ki Kuran ı kerim bütün halklara eşit davranılması gerektiğini emreder. Der ‘’ Ve birbirinizi tanımanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.’’ (Hucurat 13)Recep Tayip Erdoğan’ın tek milletten söz etmesi İslam’a aykırıdır. Yine Fethullah Gülen’in Saidi Kurdi hakkındaki bu söylemi Türkleri üstün ırk olarak görmenin bir kanıtıdır. Ki İslam’ın tek bir kelimesini bile inkâr eden Müslüman sayılmaz. Sadece İslam’ı kullanıyorlar, hepsi bu.
Yine Hz Muhammed der, ‘’Arap’ın Acem’den bir üstünlüğü yoktur.’’ Ama bu kesim tekçilikten söz ettiği gibi, bir de kalkar Türklüğün yüceliğinden söz eder. Hiçbir halk yüce bir konuma sahip değildir. Onun için tekrar belirtmek istiyorum: AKP bu sorunun çözümünde en büyük engel teşkil edecektir. Ki dini siyasete alet etmek doğru bir tutum da değildir. İnanç insan ile Allah arasındaki bir sorundur. Gerisi dini kirletmekten başka bir işe yaramaz. Yani AKP hatalar üstüne kurulmuş bir partidir.
Ama PKK’nin ve Kürt halkının direnişi karşısında bazı kırıntıları vermek zorunda kalacaklardır. Bu da sırf Kürtleri tuzağa düşürmek için verilecek tavizlerdir. Her zamankinden daha temkinli davranmamız gerektiğine inanıyorum. ‘’Kadın da olsa, çocuk da olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacaktır,’’deyip küçücük çocuklarımızın ölümüne sebep olan bir insanın aniden çark etmesi hayra alamet değildir.
TV deki tartışmalar da sıkıştıkları an Tek millet, Tek Bayrak sloganlarına başvurdukları görülüyor. Aslında AKP çevresinin ana fikri de budur. Tekçilik dayatmak ise faşizmdir. Bazı kırıntılarla gerillanın silah bırakması talebinden bulunacaklar. Gerillanın silah bırakması ise Kürt halkının bitişi demektir.
Bu açıdan, Kürt halkının ya da gerillanın silah bırakacağına inanmıyorum. Bu gibi ayak oyunlarıyla kendilerini mazlum gösterecekler. Sorunun önünde PKK’nin engel teşkil ettiğinin propagandasını yapacaklardır. Küçücük yaşam tarihimizde bile bu insanların her şeyi nasıl çarpıttıklarına tanık olmuşuzdur. Ki bu mazlum edebiyatıyla iktidara gelmişlerdi. Kendilerini çok akıllı sanan AKP kadrolarının göremedikleri bir nokta; köprünün altında çok sular geçti ve Kürtler değişti. Hem yıllarca siyasetle içli dışlı olmuş, siyaset konusunda oldukça uzmanlaşmış bir Kürt gerçekliği var.
Türkiye’ye bağlı Demokratik Özerk Kürdistan’da gerillanın konumu değişecektir. Aslında ulaşılması gereken çözüm de budur.
Çözüm noktasına nasıl ulaşılır? Çözüm Kürt halkının çabalarıyla gerçekleşecektir. Kürt halkı eğer kendisini daha da çok eğitirse ve birlik olurlarsa bu sorun çok çabuk çözülür. Bir de Türk Liberal Demokratların, Muhafazakâr Demokratların, Radikal Demokratların desteğini Kürtler almak zorunda. Unutmayalım ki henüz yolun başındayız. Bu kanın durması için hepimizin sırtına tonlarca ağırlıkta görevler düşmekte.
